ARKADAŞ

Bir gün bir mümine şöyle dediler: “Senin dostun ve kardeşin iyi hallerini bırakıp kötülüklere saplandı. Neden onunla dostluğunu ve arkadaşlığını kesmiyorsun?” O mümin şöyle cevap verdi: Onun asıl şimdi, bir kardeşe ve dosta ihtiyacı vardır. Bu düşkün halinde onu nasıl terk ederim? Aksine, bütün gayretimle eline yapışacağım ve ateşten kurtarmaya çalışacağım.


Rivayet olunur ki, iki arkadaş ilim öğrenmek için uzak yerlere gitmişler. Ve seneler sonra memleketlerine dönmüşlerdi. Birisi güzel bir âlim, fakih olmuş, diğeri bir şey olamamış. Bunun sebebi araştırılmış, ikisini bir araya getirmişler. Âlim olan kıbleye karşı oturmuş, diğeri de kıbleye arkasını dönmüş. Bu haller sorulunca: Alim olan demiş ki, “ben hiç bir vakit kıbleye arkamı dönmedim. Ve okuduğum şehre dahi hürmeten sırt çevirmedim.” Âlimler, o zatın bu vera’sı sebebiyle diğerinden üstün olduğuna ittifak etmişler. Hem de hürmet ettiği şehir de ilminden istifade ettiği hocaları oturuyorlardı.